5 Aralık 2007 Çarşamba

Konya (1-2 Aralık 2007)

konya otogardan şehir merkezine upuzun bir yolculuk yapiliyor tramvay ile isterseniz dolmus ta var.

kalinabilecek yer olarak petek otel , ulusan otel : şehir merkezinde, fiyatlar 2 kisi icin 50 ytl wc'li oda, 35 ytl wc'siz oda

-aziziye cami: bana mardindeki minareleri anımsattı, barok türde inşa edilmiş bir camii, girişinde kocaman sütunlar var, içerisindeki pencerelerin büyüklüğü hiç görülmemiş büyüklükte, pencereler giriş kapısının 2-3 katı büyüklüğünde.




















-şeb-i aruz törenleri : 1-17 aralık arasında her gün tasavvuf müziği ve sema gösterisi. bilet 10 ytl
önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor. gösteriye, tabii olarak sıkılan ve ağlayan minik çocuklar, çalan cep telefonları, seyircilerin öksürük krizleri bonus !
















yemek yenilebilecek yerler :

-konya köşk mutfağı : konyayı gezen turların uğrak restoranı sanırım, fiyatları çok uygun yemekleri harika bir restoran, ayrıca dünyanın en iyi 10 restoranından biri seçilmiş sahibi 2 dergide çıkmış makaleleri büyük bir gururla gösterdi bize.

-kaşıbeyaz lokantası (karbeyaz olarak ta biliniyor) : konya çarşı içinde döne dolana bulunmus çorbaları çarşı esnafına ün salmış, ayrıca kurufasulyesi hoş.

18 Temmuz 2007 Çarşamba

Perugia (Haziran-Temmuz 2006)

Umbria bölgesinin göbeğinde bulunan tarihi şehircik. Eğer trenle geldiyseniz şehir merkezine ulaşmak için 15 dakikalik bir otobüs yolculuğu yapmak gerekiyor, eğer şehirlerarası otobüsle gara ulaştıysanız, 15 dakika kadar süren bir yürüyen merdivenler silsilesi ile şehir merkezine çıkabilirsiniz (çıkabilirsiniz diyorum çünkü şehir merkezi bir tepeye kurulu) .

Geldiğimde, 2 ay kalacağımdan bir oda kiraladım. Eğer siz de burada bir oda kiralayacaksanız, kiralar 250-350 euro arasında değişiyor. Şehrin bilimum yerlerinde (üniversitelerin haber duyuru ve afişlerinin asıldığı yerlerde, çamaşırlarınızı yıkayacağınız yerlerin duvarlarına yapıştırılmış halde..vb) evini kiralamak veya paylaşmak isteyenlerin evlerinin adreslerini ve telefon numaralarını bulabilirsiniz.. ayrıca her ay başlarinda üniversitenin (Universita per Stranieri) kapısında 3-4 tane yaşlı kadınlar bekleşiyor ve her gelene ev mi arıyorsun diye sorup kendi evlerindeki bir odayı pazarlamaya calışıyorlar.. İsterseniz bir sürü de emlak ajansı var şehire gelen öğrencilere kiralık oda bulmak için, tabi sağlam bir komisyonu da cebe atıyorlar.

Perugia'nın havası tertemizdir. Daracık sokakları hep yokuştur, ya inecek ya da çıkacaksınız, bacak kası yapmak için ideal ! Üniversite okumaya gelmiş her türlü milliyetten rengarenk insan vardır etrafta, o yüzden genç nüfusu korkunç yoğundur, sokakta yaşlı insan sayarsanız bir elin parmaklarini geçmez.

Buraya özellikle yaz aylarında, dünyanın heryerinden italyanca öğrenmek için akın eder gençler.
İtalya'da moda,sanat..vs okumak isteyenler, italyan kökleri olan amerikalılar, 2. bir yabancı dil öğrenmek isteyenler için sanki tek adres burasıdır. Nasıl bu kadar ünlü oldu bilmiyorum (çünkü eğitim kalitesi pek ahım şahım değil) ama İtalyadaki en ünlü yabancı dil üniversitesi buradadır. (Universita Per Stranieri)

Geceleri havaların da ısınması ile birlikte insanlar kendilerini şehir merkezindeki kilisenin önundeki merdivenler (le scale) üzerinde ve civarinda ellerinde bilimum çesit alkol ile çene çalarlar. Eğlence anlayışı biraz kıttır, gidilecek 2-3 tane bar var sadece.



Perugia'dan trenle her noktaya kolaylıkla ulaşabilirsiniz (hoş italyan trenleri çok parlak değil ama idare ediyorlar). Burası Roma ile Floransa ya yaklasik 2-3 saat uzaklıktadır. Ayrica Umbria bölgesini gezmek isteyenler için merkez olarak ta kullanılabilir zira Gubbio, Orvieto, Assisi, Todi,Spoleto ve Siena şehirlerine kısa zamanda ve kolayca ulaşabilirsiniz.

Şehir merkezinde kilisenin yakınlarında her cumartesi sabahı küçük bir organik pazarı kuruluyor.




Yöresel yemek yenecek ucuz ve güzel bir yer olarak, Dal mi'cocco' ya gidebilirsiniz, gitmeden önce rezervasyon şart ! sürekli dolu.. (adres : corso garibaldi 12 , şehirmerkezine yakın, Universita per Stranieri'nin hemen yanında)







Temmuz ayindaki umbria jazz festivali ve ekim ayindaki cikolata festivali sehirin en onemli aktiviteleri. Umbria jazz festivali özellikle nefes kesici, dünyanın en ünlü jazz müzisyenleri bu şehire doluşup sabaha kadar müzik yapıyorlar. Konser salonları çok otantik. Konser biletleri ucuz, yine de ben para harcamam derseniz şehirin 3 ayrı noktasında bedava konserler de veriliyor. Festival zamanı 10 dakikada yürüdüğünüz mesafeyi 45 dakikada zor yürüyorsunuz merkezde, tam bir insan seli oluyor ana cadde. Her yılın afişi ile aynı bir t-shirt satıyorlar (geçen sene 15 EUR idi) önceki yıllarda bu festivali izlemiş insanlar önceki yılın t-shirtleriyle hava yapıyorlar.(en eskisi en kıdemlisi :)














http://www.umbriajazz.com/

10 Temmuz 2007 Salı

Siz de bir müzik enstrümanı çalmak istemez miydiniz ?

Çok şanslı bir insanım. Biraz arkadaş çevremin, biraz da ailemden birinin müzikle uğraşması sayesinde gitar öğrenmeye karar verdim 11-12 yaşlarımda. Öyle konservatuara falan gitmedim, özel ders de almadım, televizyonda konserlerde diğer müzisyenleri izleyerek, müzisyen arkadaşlarımla beraber çalarak, birazcık ta kitap karıştırarak ama en önemlisi bitmeyen bir aşkla, kendi kendime ilerlettim bu hobiyi.

Bugüne kadar gelirken de gitar çalmaya başlamak isteyen kişilerle ilgili şunları fark ettim. Gitar çalmaya başlamaya karar veren kişiler genelde bu fikri dışarıdan görerek ediniyorlar. Yani gitar çalan birini görüp onun gibi yapmak/olmak istiyorlar.

Ama maalesef bu yolu seçenlerin bir çoğunun da çok çabuk pes ettiklerini gördüm. Çünkü parmakları “çok” acıyordu çalarken, ya da hemen “yeteneksiz” olduklarına karar veriyorlardı, kimse ilerlemek ve gelişmek için savaşmaya istekli değildi. Ayrıca daha hemen ilk zamanlarda kendi çaldıklarını kötü ve yetersiz görüp demoralize oluyorlardı.

Yeni başlayan insanlar kafalarında öyle bir ideal yaratıyorlar ki sanki bu işi illa virtüözlük derecesinde becerecekler, en önemli noktayı yani sadece hoş vakit geçirebilmeyi es geçiyorlar, esasen her insan azıcık ta olsa bir bilgiyle gitar çalabilir.

Bugün piyasada 40 YTL’den başlayan çok ucuz gitarlar var, tabii ki bu gitarların sesleri çok güzel ve kullanımları çok rahat değil ama başlamak için çok pahalı bir gitar almak yerine böyle bir gitarla yola çıkabilirsiniz. Yine de bunu sadece gitar çalmayı “denemek” isteyenlere öneririm. Eğer gerçekten gitar çalmayı kafaya taktıysanız ve bu işle en azından 1-2 yıl uğraşacaksanız daha iyi bir gitar almanızı öneririm, çünkü işe kalitesiz bir gitarla başlamak, çalarken enstrümanınızdan alacağınız keyfi olumsuz etkileyecektir, bu da sizin şevkinizi kırabilir.


Bu hafta sonu gitar çalmanın güzel yanları üzerine düşündüm…

İnsan her ne kadar bir toplumun içinde yaşasa da çoğu zaman aslında yalnız başınadır. İnsanlar yalnız başlarına kalmayı pek sevmezler ya da sadece çok kısa süreler için yalnız kalmayı tercih ederler. Bu yalnızlık anlarında gitar çalmanın, kendi başına, güzel vakit geçirme aracı olduğunu fark ettim. Aslında bakıyorum da, ben kendi kendimi eğlendiriyorum gitar çalarken, hem de kendimden çok büyük keyif alarak.

Birçok seyahatimde gitarımı yanımda götürmeye çalışırım. Yurtdışında seyahatteyken karşınızdaki insanların lisanını bilmeseniz bile çok güzel bir paylaşım ortamı doğuyor. Yakın yerlere seyahatlerimde ise, seyahate beraber gittiğiniz gurupla beraber müzik yaparak eğlenmek, çok keyifli bir aktivite haline dönüşüyor.

Gitar çalıp şarkı söylemek, karşı cins için de çekici bir unsur olabiliyor.

Müzik yapmak, arkadaşlarla bir araya geldiğinizde dedikodu yapmaktan daha güzel bir aktivite olduğu gibi, hiç sıkılmayacağınız eskimeyen bir konu aynı zamanda.


Son olarak en hoşlandığım şey çaldığım bazı şarkıların hikayelerinin olması. Örneğin bir arkadaşımdan duyduğum ya da öğrendiğim bir şarkıyı, neredeyse her çalışımda bu şarkıyı ondan öğrenmiştim diye hatırlıyorum. Veya bu şarkıyı onunla şurada söylemiştik gibisinden..

Geçenlerde beraber gitar çaldığım arkadaşım bir soru üzerine bir parçayı benim sayemde keşfettiğini ve öğrendiğini söyledi bizi izleyen arkadaşlara, bu parçayla beni aynı anda anıyor olması benim çok hoşuma gitti.

Arkadaşım bugün bu şarkıyı icra ederken beni anıyor ve biz yan yana olmasak ta 20 sene sonra da bu böyle olacak, işte size zamandan ve mekandan öte müzik dostluğu..

Siz de bir müzik enstrümanı çalmak istemez miydiniz ?

09/07/2007

8 Mayıs 2007 Salı

Kakava Şenlikleri - Edirne

5 Mayıs 2007 Sarayiçi'nde çekilmiş fotoğraflar..
















20 Mart 2007 Salı

Akyaka

Muğla'dan yarım saate bir kalkan dolmuşlarla ulaştık Akyaka'ya (tam 2 ytl, öğrenci 1,50).Yılın bu zamanları oldukça sakin, kalabalık yok, sivrisinek yok, hava da ılıktı.Kasaba (balıkçı kasabası imiş) sezona hazırlanıyordu, inşaat vardı her yerde, dan dun sesler kuş sesleriyle yarışmaya çalışıyordu.










Evlerin tahta işlemeleri dikkat çekiciydi.


İskelenin tam karşısında palmiyelerin olduğu yerden bir yürüyüş parkuru başlıyor, yarım saatte keyif keyif yürünebilecek bir mesafe.




5 Şubat 2007 Pazartesi

Su sesi ve musiki ile tedavi eden kent - Edirne

Sultan 2.Bayezid Külliyesi - Sağlık Müzesi : güzel kokular, meşguliyet, su sesi ve musiki ile tedavi eden (darüşşifa) hastane. burada zamanında aşk hastalığını bile tedavi edebiliyorlarmış. (müzede normal aşık ve divane olarak da aşıkları sınıflandırmışlar :)

Tıp Medresesinin avlusundaki akustik inanılmaz, umarım bir gün müzik yapabilirim orada.

http://www.trakya.edu.tr/kulliye/

Eski Camii: devasa duvar yazıları (hat sanatı örnekleri) .

Selimiye Camii : devasa kubbeli caminin içinde, herkes bir ters lale'nin izinde..

Karaağaç : yunanistan sınırında bir köy, trakya üniversitesinin tren istasyonundan bozma kampüsü. yol üzerinde su böreği yenilebilir.

Edirne Pazarı : cumartesi günleri kuruluyor..

Edirne Büyük Sinagoğu : kaleiçi mahallesinde bulunuyor, yıkıntı halde, içeriye girmek yasak
http://www.edirneden.com/goster.php?id=810

Park Köftecisi Osman : köfte + yoğurt + ekmek + peynir helvası

Melek Anne : çok uygun fiyata lezzetli ev yemekleri, kaleiçi mahallesinde, küçük bir kitaplığı var yemek yerken göz atmak isterseniz.

Kaleiçi : Çok güzel eski evlerin (yahudi ve rum evleri) bulunduğu, bi 50-100 yıl önce gidilse
dilimizi yutabilecegimiz bir yer oldugunu düşündüğüm mahalle.

Badem Ezmesi (mogado) : bir yahudi geleneksel tatlısı..keçecizade'den alınırmış..

3 Ocak 2007 Çarşamba

Derin bir nefes - Olympos (30 Aralık 2006- 02 Ocak 2007)

neler yaşadık ?


-yürüş yollarında portakal bahçelerinden portakal topladık - göz hakkı :)
-kundalini meditasyon yaptık
-bol bol şarkı söyledik (2007'ye şarkı söyleyerek girdik, son gece heal the world'le coştuk)
-maya takvimi ile ilgili bir seminer izledik ve bunun üzerine tartıştık
-orgazmik yiyecekler tükettik (sarımsaklı yoğurtlu patates kızartması, rokalı salata, ekolojik kuru meyveler, vejetaryen pizza, her sabah omlet + tahin pekmez)
-likya yolu olympos-adrasan parkurunun bir kısmını yürüdük
-yol boyu bol bol defne yaprağı koparıp kokladık, likya yolunda adaçayı'na rastladık onu da kokladık
-denize girdik, güneşlendik

Gezi sırasında üzerinde konuşulmuş veya tavsiye edilmiş kitapların listesi :

-Maya Takvimi ve Bilincin Dönüşümü / Carl Johan Calleman
-The Lycian Way / Kate Clow
-Tuesdays With Morrie (Öğretmenim Mori ile Salı Buluşmaları) / Mitch Albom
-Amak-ı Hayal / Şehbenderzade Filibeli Ahmed
-Khazar's Dictionary / Milorad Pavic
-Don Juan's Teachings (Don Juan'ın Öğretileri) / Carlos Castaneda
-Zahir / Paulo Coelho
-A Streetcar Named Desire / Tennessee Williams

Görüntülerini saklayabildiğimiz anlar :